hizmetlerimiz_promo

Cem Sezgin, Deloitte Türkiye Danışmanlık Ortağı

Söyleşiler

Söyleşiler

1. Kendinizden bahseder misiniz? Deloitte’da şirket ortaklığına uzanan iş yaşamınız nasıl şekillendi?

1994 yılında, yani ülkenin en büyük ekonomik krizlerinden biri yaşanırken ekonomi bölümünden mezun olmak benim için iş hayatına atılma açısından bir hayli ilginç bir başlangıç oldu diyebilirim. O dönem önceliğim varsa yoksa öğrenmek ve sürekli kendimi geliştirmekti. Deloitte’da denetim alanında kariyerime başlayarak bu şansı elde ettim. 1999 yılına geldiğimizde ise firmamda Danışmanlık bölümüne geçiş için bir seçenek önümde belirdi. Açıkçası bu planlanmış bir şey değildi ve fikri bile beni çok heyecanlandırmıştı. Halen Deloitte Türkiye bünyesinde Danışmanlık bölümü ortaklarındanım ve CFO Hizmetleri Lideriyim. Geride kalan 16 senelik danışmanlık, 5 senelik denetim yani toplamda çeyrek asra yaklaşan profesyonel hayatım boyunca 200’den fazla şirkette sayısız değerli iş insanı ile birlikte güzel şeyler üretmiş olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum.
 
2. Projeler dışında neler yaparsınız?

BloombergHT’de ekonomi alanında; Finans Dünyası Dergisinde ise CFO’lara yönelik düzenli olarak yazıyorum. Daha öncesinde ise CFO World Türkiye dergisinde bir köşem vardı. Kitap yazarlığı ise son 2 senede birden kendimi içinde bulduğum bir dünya. İlk olarak 2013 yılında “Fanatik Romantik İşkolik” isimli romanım yayınlandı. Çok güzel tepkiler aldım. 2014 yılında ise “Türkiye’nin CFO’ları”adlı bir iş kitabı yazdım.Ülkemizin önde gelen 40 CFO’sunun bana eşlik ettiğibu kitap Türkiye’de bir ilk. CFO’lar ve ileride CFO olmak isteyenler için bir başucu eseri. Bunların dışında, Deloitte bünyesinde CFO’lara yönelik raporlar ve araştırmalar hazırlıyorum.
 
Bir de konuşmacılık yönüm var. Birçok konferans ve seminere konuşmacı veya moderatör olarak davet ediliyorum. Bazen de üniversitelere, özellikle MBA sınıflarına konuk hoca olarak katılıyorum. Her ikisi de gayet keyifli. İnsanlara, özellikle gençlere dokunmayı çok seviyorum. Az kalsın unutuyordum: Bir de koçluk ve mentorluk ile ilgileniyorum.
 
3. Kariyer hedefi olarak kendinizi nerede görüyorsunuz?

Bizim mesleğimizde “artık tamam, bundan ötesi olamaz” diye tarif edebileceğimiz bir nokta olduğunu düşünmüyorum. Bazen kendimi havada sürekli daha da yükselen bir balonun peşinden gidiyor gibi hissediyorum. Ama zaten en motive edici olan da bu. Hedefim bir alanda uzmanlaşmak; o konuda kanaat önderi olabilmek ve bilgilerimi; deneyimlerimi başkalarına aktarabilmek ve tüm bunları yaparken de “yenilikçi ve yaratıcı” olabilmek idi. CFO’lar ve sorumlu oldukları Finans Fonksiyonları söz konusu olduğunda bunu bir ölçüde başarabildiğimi düşünüyorum. En azından gelen geri bildirimler bu şekilde. Kanaat önderliğini ise önemli bir sorumluluk olarak görüyorum, bu beni daha da kamçılıyor.
 
Şu an önceliğim olan bir diğer hedefim ise beraber çalıştığım ve çok şey borçlu olduğum arkadaşlarımın kariyer yaşamlarında her yönden istedikleri ve hak ettikleri şeylere kavuşmaları için gereken fırsatları, uygun ortamı yaratabilmek ve onlara destek olabilmek.
 
4. CFO Hizmetleri konusunda firmanız bugün bulunduğu noktaya nasıl geldi?

Aslında çok uzun ve zorlu bir yolculuk oldu bizimkisi. Ama bir o kadar da stratejik, planlı ve odaklı. “Finansal Dönüşüm” veya “CFO Hizmetleri” adını verdiğimiz hizmetleri konumlandırmamız, ekibimizi kurmamız ve bu alanda yatırım yapmamızın 2006-2007’lere dayanan bir mazisi var. Türkiye’nin ihtiyaçlarını iyi okurken, dünyadaki trendleri yakından takip etmek veglobalDeloitte ofisleri ile entegre bir şekilde çalışmak bize sürdürülebilir başarı şeklinde geri döndü. Özellikle inovasyona ve fikir liderliğine odaklandık. Bu, sadece yaptığımız şeyleri daha iyi yapmakla kalmayıp; daha önce yapılmamış iyi şeyleri de yapmamızı mümkün kıldı. Aklımızda hep şu basit ama kilit sorular vardı: Geleceğin şirketleri nasıl olacak? Bu şirketlerde değer yaratan bir Finans Fonksiyonu neler yapmalı, nasıl işlemeli? Bunu başaracak; geleceğin CFO’larının DNA’ları nasıl olmalı? Ne düne, ne de güne hep geleceğe odaklandık. Hatta onu şekillendirdik diyebilirim. Dünyaya ve Türkiye’ye “CFO’nun 4 Yüzü” (veya “Şapkası”) terminolojisini yerleştirdik. Böylelikle herkesin konuyu anlaması, sahiplenmesi, aktarması ve üzerinden tartışması kolaylaşmış oldu. Bazen hangi dilleri bildiğimi sorduklarında “CFO’ca” diye ekleyesim bile geliyor… İş hayatında karşı tarafın dilini konuşabilmek çok önemlidir. Eğer bu örnekte olduğu gibi o dili zaten birlikte geliştirdiyseniz, karşı taraf diye bir olgu da kalmaz. Ortak bir diliniz ve maksimum sinerjiniz olur.
 
5. Türk CFO’ları ile yabancı CFO’lar arasındaki temel farklar neler?

Türkiye’de çok duyduğumuz ve sadece CFO’lar için değil,  üst – orta, adeta tüm yönetici kademeleri için dillendirilen bir söylem var: “Türk yöneticiler, buradaki zorlu ve değişken iş yapış şekilleri nedeniyle çözüm üretme konusunda yabancı meslektaşlarınla kıyaslandığında çok daha üretken oluyorlar”. Bu şekilde bir genellemeyi tamamen reddetmemekle birlikte, biraz temkinli yaklaştığımı da ifade etmeliyim. En azından CFO’lar özelinde, “şu ülkenin CFO’ları diğer ülkelerinkilere göre şöyledir, bu ülkeninkiler ise böyledir” demem doğru olmaz. Türkiye’de de, yurtdışında da hem Türk, hem yabancı CFO’lar ile yakın çalışmış biri olarak belirleyici unsurun pasaport değil; bakış açıları olduğunu düşünüyorum. Benim yaptığım ayrım daha ziyade: “Tüm işi okuyup yorumlayan CFO’lar” ile “İşe dair beklentileri karşılamaya odaklanan CFO’lar” şeklinde. Ve tahmin edebileceğiniz gibi en çok farkı yaratan birinci gruptakiler.
 
6. İnsan Kaynakları uygulamaları anlamında sizce dünyada ve Türkiye’de neler değişti? Bundan sonra özellikle bu alanda nelerin değiştirilmesini ya da geliştirilmesini öngörüyorsunuz? Budeğişimler CFO’ları nasıl etkiledi?

Başta Human CapitalTrends 2014 isimli raporumuz olmak üzere yakın zamanda Deloitte tarafından yapılan araştırmalarda, İK alanında ön plana çıkan başlıca dört konu şunlar:
Liderlik
İnsan Kaynağını Elde Tutabilmek ve Motive Etmek
İK Fonksiyonlarının Yetkinlik Kümesini Yeniden Şekillendirmek
Yeteneklere Erişim ve Kuruma Kazandırma
Özellikle Liderlik ile ilgili hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerin dertli olması epey ilginç bir durum. Ayrıca hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin, liderlik gene hep birinci konu. Belki de liderliğin tanımı ve bir liderden beklentiler artık o kadar hızlı değişiyor ki; şirketler tam olarak neyi, kimi aradıklarını bile bilemiyorlar. Bu konu Türkiye’de de çok popüler. CFO’lar da şirketlerdeki liderler arasında yer aldıkları için bu konu onları yakından ilgilendiriyor. Acaba Yönetim Kurulları, CEO’lar “lider” vasıflarına sahip CFO’larla mı çalışıyorlar? CFO’ların yedekleri olabilecek liderler ekiplerinde yetişiyor mu?
Öte yandan şirketler bu alanlardaki gereksinimlerini karşılama anlamında henüz kendilerini pek hazır hissetmiyorlar. Tabii ki 2. ve 4. madde başta olmak üzere Y-Kuşağı ortaya sürülebilecek bir gerekçe. Ama her şeyi buna bağlamak biraz işin kolayına kaçmak oluyor. Böyle olunca da kendimizi nasıl geliştiririz sorularına yanıt bulma refleksimiz zayıflıyor. Belki de en çarpıcı çıkarımlardan bir tanesi; şirketlerin genel müdürlerinin yukarıda bahsettiğim başlıklar ve diğer İK odaklı gelişim alanlarının çözüme kavuşturulması konusunda, şirketlerinin İK direktörlerine göre daha az iyimser olmaları. Zaten İK direktörleri de kendi fonksiyonlarının genel performansının “ortanın biraz altı” olarak puanlıyorlar. Ancak tüm bunlara rağmen İK bütçelerine ayrılacak fonlarda öyle büyük artışlar beklenmiyor. Özetle, eğer İK fonksiyonları kendilerini yeniden yapılandırıp, üst yönetimin inancını ve desteğini kazanmazlarsa işleri epey zor.
Finans fonksiyonları son dönemlerde büyük bir evrim geçirdi ve bu dönüşüm halen baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Bu sebeple CFO’lar da ciddi şekilde İK desteğine gereksinim duyuyorlar. Bazen bu tempoya ayak uydurmakta İK fonksiyonları güçlük çekebiliyor. Özellikle de finans içerisinde bazı anahtar pozisyonlara kaynak bulma konusunda…

7. İş yaşamına yeni katılacak gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Genç arkadaşlarıma tavsiyelerim kısaca şunlar:
İş hayatından kısa, orta ve uzun vadede neler beklediğinizi kafanızda netleştirin. Hedefler, planlar yarın öbür gün değişebilir. Ama bu hedefsiz ve plansız olmanız anlamına gelmemeli.
Artık imkanlar geçmişe göre çok daha fazla. İşe başlamadan önce iyi araştırın. Sizden daha önce iş hayatına atılmış tanıdıklarınız; internetten toplayacağınız bilgiler gibi size ışık tutabilecek kaynakları değerlendirin.
Özgeçmişinizde bulunsun diye değil, gerçekten size faydalı olabilecek stajlar yapın. Bunu bir prova, bir test sürüşü gibi düşünün.
Networking, yani ilişki kurma ve geliştirmeye daha ilk günden yani yüksek öğrenim yıllarından itibaren özel bir önem verin.
Mülakatlara hazırlıklı gidin. Hazırlanmak artık eskisinden çok daha kolay.
Bir ana dalda uzmanlaşın, derinleşin. O konuda en iyi siz olun. Yan dallar, farklı uzmanlıklar ile de yetkinlik kümenizi genişletin.
Okuyun, çok okuyun, daha fazla okuyun. Okumaktan vazgeçmeyin…
Diğerleri