Deniz Yüksekkaya, Fiba Perakende Grubu İnsan Kaynakları Direktörü
Söyleşiler
Söyleşiler
"İK'yı işin mutfağında öğrendim"
Türkiye'de perakende sektörü, son yıllarda çok hızlı bir büyüme sürecinden geçiyor. Sektörün yükselen dinamiklerinde, insan gücü de daha fazla önem kazanıyor. Fiba Perakende Grubu da, insan kaynaklarına bakış açısıyla bu değişimin öncülerinden biri.
Fiba Perakende Grubu İnsan Kaynakları Direktörü Deniz Yüksekkaya, sektörde detay, organizasyon gücü ve iletişimin önemini, Oxgen Consultancy Tüketici Ürünleri ve Hizmetleri Birim Müdürü Özlem Tosuner'e anlattı.
Öncelikle bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Fiba'daki görevinizden önceki kariyeriniz nasıl şekillendi?
Saint - Benoit Fransız Lisesi'nden sonra ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okudum. İş hayatına Koç Holding'te Arçelik motor işletmesinde başladım. Burada üç yıl boyunca temel insan kaynakları ve yasal uygulamalar üzerine deneyim kazandım. 1998 yılında Lafarge'da İK ve Kalite Yönetim Müdürü olarak görev aldım. Ardından perakende sektörünün Türkiye'de hareketlenmeye başladığı günlerde, 3500 kişiye istihdam sağlayan CarrefourSa'ya İK Müdürü olarak geçiş yaptım. Işe alım ve çalışan ilişkilerinden sorumluydum. 2005 yılında insan kaynakları Türkiye'de giderek yükselen bir değer olmaya başlamıştı. Yanı sıra perakende sektörü de yeni yatırımlarla büyüyordu. Bu dönemde kendime yeni bir yol çizerek, Fiba Perakende Grubu'ndan gelen teklifi kabul ettim.
Bireysel bir kariyer planlamanız var mıydı? Yoksa tesadüfler mi sizi bu noktaya getirdi?
Mezun olduğumda fonksiyon ya da sektör hedefim yoktu aslında. Tesadüflerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim öğrenmeyi ihmal etmeyen bir yapım var. Lafarge ve Koç Holding'te iş sözleşmeleri, işe alım, çalışan ilişkileri, İK kalite sistemleri gibi konularda çok detaylı bilgiler edindim. Bu bilgiler işin mutfağıydı. Yani işin mutfağını öğrenerek, görerek, deneyimleyerek ilerledim aslında. Daha sonra da hizmet sektöründe İK yönetiminin en kritik konulardan biri olduğunu düşündüğüm için üretimden hizmete geçiş yaptım.
7 yıldan bu yana İK Direktörlüğü yaptığınız Fiba Perakende Grubu'ndan bize biraz bahsedebilir misiniz? İstihdama katkınız nedir?
Fiba'dan bana ilk teklif geldiği dönem Marks & Spencer'ın 15 mağazası ve 550 çalışanı vardı. Hatta o dönem, CarrefourSa'da 3500 kişiden sorumlu bir yönetici olarak, Marks & Spencer'da alacağım görevin yavaş bir iş olacağını düşünüyordum. Ancak, gelişmeler bu düşüncemi haksız çıkardı. Fiba Holding, perakende yatırımları kapsamında 1999'da İngiliz Marks & Spencer'ın franchising haklarını satın alarak perakende mağazacılık alanına girdi. 2009 yılında markanın dünyada 125'inci yılını kutladık. Yanı sıra Gap ve Banana Republic markalarının da franchising hakları 2007'den beri bizde. Bayan giyimden, içgiyime, erkek giyimden çocuk giyime, kişisel bakım ürünlerinden ev ürünlerine kadar çok geniş bir ürün çeşitliliğine sahibiz. Şu anda Türkiye'de başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler olmak üzere üç markamızla 12 şehirde 75 mağazada, toplam 1700 kişi çalışıyor. Fiba Perakende, 2005 yılında Marks & Spencer Rusya`nın, 2006 yılında Marks & Spencer Ukrayna`nın da franchising hakkını satın aldı. Şu anda üç ülkede hem M&S hem de Gap mağazalarımız bulunuyor. Rusya'da bugün 1300 kişi çalışıyor. Ukrayna'da ise yaklaşık 500 kişiye istihdam sağlanıyor. Geçtiğimiz yıl, hemen her ay birkaç mağaza birden açtığımız oldu. Önümüzdeki dönemde, yeni mağazalar, hatta yeni markalar da söz konusu.
Sizin sorumluluğunuz tam olarak nedir?
Fiba Perakende Grubu'nda İK birimi, stratejik ortak olarak önemli bir yerde... Benim bu alandaki görevim daha çok organizasyon ağırlıklı. Perakende sektöründe hareketlilik çok fazla... Çoğu üniversiteden yeni mezun olmuş, genç insanlarla çalışıyoruz. Bu çalışanların eğitimleri, kariyer planlamaları, şirkete getireceği yenilikleri teşvik etmek bizim sorumluluğumuzda... Ben bir İK yöneticisi olarak, oturduğum yerden yönetmeyi sevmiyorum. Oturduğunuz yerden binlerce mağaza çalışanına erişebilmeniz, onların sorunlarını anlayabilmeniz mümkün değil. Bu nedenle sadece Türkiye içindeki mağazaları değil, yurtdışındaki mağazaları da belli aralıklarla ziyaret edip, çalışanlarla işlerine katkı sağlayacak sohbetler gerçekleştiriyorum.
Çalışan performansını artırmak için neler yapıyorsunuz?
Sektörde çalışan sirkülasyonu genelde çok fazla. Ancak biz Marks & Spencer Türkiye ekibi olarak, çalışkan, yetenekli, yaratıcı ve başarılı kişileri bünyemize katmak, onların gelişimlerine yardımcı olmak ve bu sektörde kariyer yapmalarını sağlayarak uzun sure birlikte çalışmayı hedefliyoruz. Sistem, hedef ve yetkinlik bazlı bir kurguda ilerliyor. Örneğin satış asistanında değerlendirme daha çok yetkinliklere dayanıyor. Yöneticilik kademelerine doğru çıkıldığında hedeflerin ağırlığı artıyor. Yaptığımız değerlendirmelerle ihtiyaç duyulan eğitimleri belirlemeyi, ücret sistemine veri sağlamayı ve çalışan kariyer gelişimine ilişkin bilgi elde etmeyi hedefliyoruz.
İşe alımda kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyor musunuz?
Fiba Perakende Grubu'nda çalışan nitelikli iş gücünü, iç ve dış müşteri memnuniyetini ön planda tutan takım ruhuna sahip, yeniliklere ve gelişime açık, katılımcı ve dürüst kişiler oluşturmak esas hedefimiz... İşe alımda yaş ve cinsiyet ayrımı yapmıyoruz, adaylarımızın en az lise mezunu olmalarını bekliyoruz.
İşyerinde kadın olmanın farkını, zorluğunu ya da ayrıcalığını hiç yaşadınız mı?
İşyerinde kadın olmakla ilgili ilk işe başladığım dönem epey zorluk yaşamıştım. Patavatsızlıklarım biraz fazlaydı. Sürekli güçlü durmam gerektiğini düşünüyordum ve inatçıydım. Erkeklerden ayrı bir konumda tutulmayı reddediyordum ve haklı olduğumu da gördüm. Zaman, uyum içerisinde çalışmanın her iki taraf için de oldukça önemli olduğunu kanıtladı. Perakende sektörü, çok hareketli ve yoğun bir sektör, ama ben işimi çok seviyorum. İnsanlardan besleniyorum, onları iyi gözlemliyorum.
Kadınların en çok seçtikleri roller arasında İK birimi önemli bir yer alıyor. Bunun nedeni nedir?
Kadınlar Türkiye'de genelde üretim sektörüne değil, daha çok hizmet sektörüne yönlendiriliyor. Hizmet sektöründe istihdam artıyor. Kadınların şansı bu alanda oldukça yüksek... Kadınların en çok İK birimlerini seçmesinin nedeninin insan ağırlıklı çalışmak ve İK'nın organizasyon yönünün ağırlıklı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bir kadın zaten hayatla ilgili pek çok şeyi organize ediyor. Her ne kadar evliliklerde hayat müşterek olsa da, kadının yükü daha ağırdır her zaman. Hele iki çocuk annesi ve İK yöneticisiyseniz, her iki tarafa da yetişebilmeniz için bir buçuk insan gücünde olmanız gerekir. Ben sabah erkenden uyanırım ve neredeyse her gün saat sekiz gibi ofise gelirim. Güne erken başlamayı çok seviyorum, bana enerji veriyor.
Sizin gibi üst düzey pozisyonları hedefleyen kadın çalışanlara tavsiyeleriniz neler olur?
Ne kadar hırslı olursanız olun, bir işi yaparken detaylara hakim ve inandığınız bir konuda inatçı olmak çok önemli... Örneğin İK baştan sona detay bilmeyi gerektiren bir alan. Sürekli öğrenmeye, yorulmaya açık ve hazır olmanız gerekiyor. Uzmanlaşmak istedikleri işin mutfağında çalışanlar, her zaman daha başarılı olurlar diye düşünüyorum. Ayrıca bir ekibin içinde iletişime açık ve çalışkan olmak, zamanlamalara uymak, yılmamak çok önemli... Benim bir yönetici olarak hem ekibime hem diğer çalışanlara kapım her zaman açıktır. Her kademede çalışanın görüşünü önemserim ve gelişme şansını asla reddetmem.
"Çocuk da yaparım kariyer de" mottosu için yorumunuz nedir?
Biri henüz bebek olmak üzere iki çocuğum var. Çalışan anne olmak elbette çok zor... Yoğun iş temposu ile birlikte ailenize çocuklarınızla ilgilenmek durumunda olduğunuzdan, kendinize zaman ayıramayabiliyorsunuz. İşten kalan tüm boş zamanlarımı çocuklarıma ayırıyorum. Ama böyle bir durumda eşimin bana verdiği destek oldukça önemli ve hayatımı kolaylaştırıyor. Ben her başarılı kadının arkasında anlayışlı bir eş olduğuna inanıyorum. Yoğun tempomda nefes alabilmek için, spor yapıyorum. Yüzmek bana çok iyi geliyor.
Diğerleri